|
Yayın Tarihi: 22.9.2007
|
BEDRİ RAHMİ’Yİ ANARKEN (21 EYLÜL)
Önde zeytin ağaçları arkasında yar Sene 1946 Mevsim Sonbahar ................. Yar yar!... Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isen dalımsın salkım saçak Petek isen balımsın ağulum Günahımsın vebalimsin ............ 1932 yılında Paris’te başlayan ve daha sonra Türkiye ve Romanya arasında birkaç yıl mektuplarla süren, 1936 yılında evliliğe ulaşan büyük bir aşk öyküsüydü Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Ernestino Letoni arasında ki. Eren Eyüboğlu adını alan karısına büyük bir aşk beslediği aşikardı. Ancak birkaç yıl sonra bir başka kadına daha tutulmuştu. Yukarıda ki dizeleri de bu kadın için, akademide heykel derslerine katılan Mari Gerekmezyan adlı misafir öğrenci için yazmıştı. Öyle ki tanık olanları kulaktan kulağa bir sevda masalı anlatır olmuştu onlar için. Sonra Mari Gerekmezyan’ın 1946 yılında menenjit-tüberküloz’a yakalanması, savaş ortamının maddi zorluklarıyla, tedavi ve ilaçlar için Bedri Rahmi’nin tablolarını satması, bütün çabalarına rağmen tedavinin sonuçsuz kalması ve Mari’nin ölümüyle biten hüzünlü bir hikaye. Her şeyi bilen, çok kırgın olmasına rağmen oğlu için evliliğini devam ettiren ve onu hayata bağlayan, sanata döndüren, bu uğurda Mari’nin yaptığı Bedri Rahmi büstünü bile evinin baş köşesinde bulundurma yürekliliğini gösteren Eren Eyüboğlu’nun yıllar sonra “Karadut” şiirini okurken, Bedri Rahmi’nin Mari için ağlamasına bir kez daha dayanamayarak kendisini terk etmesiyle süren... Sonra özverili karakteri ve sevgisinin baskın geldiği, ölümüne kadar birlikte çalışıp, ürettikleri, yaşamı paylaştıkları, bu günün televizyon dizilerine senaryo olabilecek her bakımdan dolu dolu bir hayat öyküsü.. Bedri Rahmi EYÜBOĞLU’nun, 1911 yılında Görele’de doğumuyla başlayan hayat yolculuğu, 21 Eylül 1975 tarihinde İstanbul’da biter. Bir şiirinde; En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde ana avrat dümdüz gideceksin En azından üç dil Çünkü sen ne tarih ne coğrafya Ne şu ne busun Oğlum Memiş Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun derken, şiirlerinde; bir sempozyumda “Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun şiirlerinde meyveler” başlığıyla bildiri sunulacak kadar, “Hiçbir şair onun kadar meyvelerden söz etmemiş ve şiirinde yararlanmamıştır” denilecek kadar fazlaca, meyvelere yer vermiştir. Karabiber şiirinde ise karabiberin ne olduğuna bir türlü karar veremez. İzmir’de bir ağaç gördüm Adı karabiberdi karabiber Yaprağının ucunu ısırdım Tadı karabiberdi karabiber .......... İzmir’de bir ağaç gördüm Adı karabiberdi Ya karabiber türküsü Allah’ım Necati Cumalı söylerdi Soba borusu gibi bir sesi vardı Karabiberim derdi, karabiberim Candarmalar geliyor kalk gidelim Bir çınar boyunca karabiber İnsanın başı döner Çiçek mi, tohum mu, meyve mi nedir Nar tanesi gibi pırıl pırıl Çingene pembesinden sıcak. Bedri Rahmi; Anadolu Halk sanatlarından esinlenerek yaptığı gravür, heykel, seramik ve mozaik panoları, resim, şiir, gezi ve deneme yazıları gibi değişik alanlarda kendine özgü eserleri ile Türk Sanat’ının ölümsüzleri arasında yerini aldı. Yurt içi ve dışındaki müzelerde resimleri, Uluslar arası Brüksel sergisi için yaptığı 272 metrekarelik, NATO binası için yaptığı 50 metrekarelik mozaik panoları, uluslar arası yarışmalarda ülkemiz adına kazandığı ödüller, şarkılara dökülmüş şiirleri, atölyesinde yetiştirdiği öğrencileri ve aklımıza gelmeyenleri ile büyük sevdaların adamı olarak gönlümüzde yaşamaya devam etmektedir. 21 Eylül 2007 Seyfi GÜL |
5685
|
|
|