ISSN 1308-8483
Ah Güvercin… / Azime AKBAŞ YAZICI
  Yayın Tarihi: 24.5.2011    


Ah Güvercin…

Sıcacık bir kelebek etkisiyle ısınmak ne güzel. Elini saçlarına götüren boşluk kadar uzun olacak çırpınması kalbimin. Ne göllenmiş hüzünlere direnen kediler ne de beyazı boşluğa akan güvercinler gidecekler.

Sesi çok uzaklardan gelen karıncalar saç diplerine henüz oturmuştu ki, hayat sabahlara bölündü bir kez daha. Yorgun ağzından çıkan sözcükleri derin derin içine çekip terli gözlerini kaldırımlara bıraktı. Çürümemişti henüz ıssız sokağın zilleri, sureti silinmemişti aynalardan. Cebindeki son parayla aldığı bilete sarılıp, beş parasız ısınan düşlerine düştü. Yer altında kaç durak gürültüsü, kaç yön vardı bilemedi. Yanakları pembeleşti güvercinin, özledi gün ışığını gözleri.

Üç zaman diliminde duvarlara vuran gölgesi büyüdü karelerin. Ağrı ile uyandığı karanlık hücresinde seslendi balkondaki sardunyaya. Ah güvercin!... Söyle gerçek ismini bana. Apansız gelen yağmurlara söyle. Meydanlara seslen özlemini…çocuklara sonra. Kımıltısız ve kırmızı habercilere bir parça maviye duyduğun özlemi haykır. Uzaklar duyacaktır…

Sevdaların inatçı olduğu toprak kokulu bahar ayları derin uykudaydı henüz. Uzaktı ruhunu saran yaban gülleri. Karelere bölünen hayatını köy yollarında, yarım düşlerinde, servis otobüslerinde, metro hatlarında, cenaze törenlerinde kaybetmemişti henüz.

Ölüm kusan siyah beyaz karelerden geçti bir kez daha. Barut kokulu ağzını savaşların… Unutmadı. Ağır yaralı tenlerden, siyaha çalan çığlıklardan, binlerce sorudan geçti. Boya kalemlerini arayan çocuklar gibi telaşlıydı… Özlemini çektiği ebemkuşağını çizmeliydi masal kitaplarına. Ah güvercin!...


Geçmişini silmek isterken, ihanetleri bıçak yarası gibi sırtında taşıyan bir ceza davasında gazete kesikleri gibiydi yüreği. Küçüldü kabuğunda, ölüm ilanıydı gözleri. “İstemiyorum anne’’…

Uyku akan gözleriyle ilerlediği ayak izleri, örselenmiş genç bir kadın oluyor. Cam kırıkları, buzlanmış gözlerinde bir suçlu arıyor. Kuruyan damağında aradığı sözcükler kelepçeleniyor midesinde. Dilini yutan bütün suçlular için konuşmak istiyor.

Çilingir gelse açabilir mi dilini!...

Sokağın kedisini, çiçeğin kokusunu!... Getirsem.

Kimseye kulak asmayan sabahları unut. Genzini yakan anlaşmalı gidişleri de… Masaya konulan kağıtları, adresleri… Köşeyi dönünce unutulan sözleri unut. Yanıtsız kalan çocukları unutamadığın gibi unutma dilini sol yanının.

Güvercin Beyazı bir gecede unuttuğun ağırlıklar bir bir fısıldadı çıplak bedenine. Lacivert gecede, dalgaların ortasında, ıslak göğsünde acıyan bir kırmızı oldu gençliğin. Yağmursuz ve kedisiz büyüdün…Ah güvercin!...

Kimin aklına gelirdi ki…

www.kadinyazarlardernegi.org.tr


Azime AKBAŞ YAZICI

www.azimeayazici.blogspot.com


1835











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)