|
Yayın Tarihi: 8.2.2012
|
Artık Kalpsizim
(ve nasıl yaşanır bilmiyorum) Sana hadi evlenelim dediğimde, yalnızca gülümsedin gördüğüm en hakiki göz parlamasıydı aya ayak basan ilk insanın, gördüğü ilk objeye baktığı gibi bakmıştın bana hayretle, ilgiyle, sessizce… sükuna yüzdürmüştün gözlerindeki gemileri saniyeler önce ışıl ışıl parıldayan bakışlara derin bir çaresizlik çökmüştü kararsız yağmurlar indirmişti sanki gamzelerine gözlerinden açılan tüm gemiler karaya oturmuştu şaşkındım bir o kadar da aşık… Kalktık ve yürüdük hava o kadar soğuktu ki, ürkekliğimizin yakalarını kaldırıp ellerimizi karanlığa sakladık ellerinde bir çift siyah eldiven, kadifemsi tenini hiç bilmezdim ki… Gitme vaktin geldi hava o kadar soğuktu ki, sevinmiştim gitmene sırf üşüme diye, gitmemen için yaktığım adaklara ihanet etmiştim aşk böyle bir şey mi ola ki? “ gidişime sevindin sanırım ” dedin alaycı; anlamamıştın beni “ evet sevindim ” dedim, yalnızca senin adına! anladın, utandın ve içimdeki gözyaşlarını yağmurlara katıp kandillerimi üfledin… Sonra ansızın dönüp sarıldın bana şaşkındım bir o kadar da aşık ilk kez orda değdim ellerine belli belirsiz sanki yıllardır bildiğim ama hiç görmediğim pamuk tarlalarına dalmıştım arsızca dikenlerin kanattığı gönlümü, pamuklara sardım yaralarım sevda çiçekleri açtı… Eğilip öptün beni yanağımla omzum arasında bir yerden bilinçli bir seçim değildi yaptığın, bilinçli bir öpüş hiç değildi! utandım en az o kadar aşıktım… daha şimdiden hasret yağıyordu kentin üstüne bütün ışıklar sönmüştü şehre yabancı evlerde… Bir bebeği koklar gibiydi öpüşün Tanrım, hiç böyle öpülmüş müydüm önceleri? hiç bu denli aleni doğmuş muydum ömrümün orta yerine hiç bu denli çekingen ölmüş müydüm gecenin ücra yerinde Elini tutmak istedim ama yoktu ellerim gövdeni usulca karanlığa batırdın, rüyalara karıştın sevgilim ben o gece bu şehre kalbimi bıraktım artık kalpsizim ve nasıl yaşanır bilmiyorum… Özgür HANCIOĞLU ozgur.hancioglu@hotmail.com |
2032
|
|
|