ISSN 1308-8483
“Uçuk Kaçık Fikirler” / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 9.4.2012    


“Uçuk Kaçık Fikirler”

“Huzur” isimli bir toplantıda, mikrofonu kapıp konuşan bir eğitimcinin sözlerini kısaca hatırlatmakta fayda var: “Çocuklar doğduktan sonra analizi yapılmalı, Vatana, Millete, bu ülkeye zararlı ise yürümeden yok edilsin” (Tüyler ürpertici)

1933 yılında Almanya’da iktidara gelen Nasyonal Sosyalist Partisi’nin ırkçı ideolojisi “temiz” (Ari) ırkı gerçekleştirmekti. İşkence kamplarında, kendilerince zararlı (!?) buldukları insanları ortadan kaldırılıyordu. Bu kamplarda aynı zamanda “güçlü insan” geliştirme deneyleri de yapılmaktaydı. Hâlâ “canavar doktor Mengele” insanların aklından çıkmış değil.

Münih Üniversitesi Gen Tekniği ve Antropoloji fakülteleri mezunu, Josef Mengele kendi isteğiyle SS’lere katılmış ve bir kampın başına geçmiştir. Deneylerini hamile kadınlar, ikizler üzerinde acımasızca yürütmüştür. İnsan aklının alamayacağı canavarca yöntemlerle vatana, millete, ülkesine yararlı (!) insanlar oluşturmak için çalışmıştır. Bebeğin bir kolundan kan alırken öteki kolundan mikroplu iğne yapıyor, ne kadar yaşayacaklarını, nasıl öleceklerini, gözlemliyordu. Bebeklerin gözleri koyu renkse, maviye dönüşmesi için, gözlerine kendi buluşu olan bir ilaç damlatıyor, çırpınarak ölmelerini izliyordu. Hamile kadınlardan, alınan kan ve öteki verilerle soya çekim “analizi” yapıyordu. Ona göre, “vatana, millete, ülkeye” zararlı oldukları için, 200 bin ile 300 bin kadın kısırlaştırıldı.

Nürnberg Mahkemesi’nde bu deneyleri, Mengele ile yürüten bir doktor şöyle diyordu: “Tavşanlara bile yapılamayacak deneyleri biz insanlara yaptık”

Nazilerin vahşi ideolojisi, ırkçı bir doktrindi. Huzur konuşmasındaki, “daha yürümeden yok edilmeli” söylemi tüm bu işkenceleri, katliamları ve dünyadaki sonuçlarını hatırlattı. Hele yanındaki “eğitimcilerin” gülmeleri, bu sözleri hafife aldıklarını gösteriyor.

Yani hepsi aynı kafada!

Dikkat! İçimizdeler, çocuklarımızı eğitiyorlar(!)

****

Son günlerde şike ile yatıp kalktığımız için 4+4+4 formülünü duyunca hemen bilgiçlik yaparak “hangi futbol maçında uygulanacak” diye sordum. Bu işi iyi bilenler tarafından hemen düzeltildi. Futboldaki sistemlerin 4+5+1,4+4+2,4+3+3 olduğunun altı çizildi.

Peki, bu 4+4+4 neydi? Eğitime getirilmek istenen yeni bir kesintisiz/zorunlu (!) sistemdi.

Kesintisiz mi?/zorunlu mu? İlkokul dört sınıf. Sonra bıçak gibi kesiliyor. Çocukların, gençlerin kaderi ebeveynlerinin iki dudağı arasında. Kentlerin varoşlarında, Anadolu’nun kırsalında, doğu bölgelerindeki çocukların özellikle kızların ebeveynleri tarafından, isteksizce okula gönderildiklerini (hatta gönderilmediklerini) biliyoruz. ÇYDD’nin kulaklarını çınlatıp, Türkan Saylan’ın kemiklerini sızlatmadan devam edelim. Onların, bir kız çocuğunun okula gidebilmesi için kendilerini parçalamalarını izledik. Kızlarla babaları arasındaki diyalogu düşünüyorum da: “Sen 4 yıl okudun. Yeter. Otur evinde. Çeyizini hazırla. Kız kısmı okula mı gidermiş? Kocana hizmet etmeyi öğren” gibi cahilce sözlerle devam edecek.

Gençler ise “para kazanmaya” yöneltilecekler. Böylece ya kahvelerde ya da camilerde zaman geçirecekler. Mesleksiz, meteliksiz gençler yetiştirilecek. (Onları istediğin gibi yönetebilirsin)

Son yıllarda oldukça “baş ağrıtan” öğretmenlerden de kurtulma “sistemi” bu. “Sınıflar dolmuyor hocam, siz limon satmaya devam edin!” Ya da “Sizi Toki inşaatlarında duvarcılığa versek?” Ya anaokulu öğretmenleri? Onlara da iş kalmayacak. Bebekler emeklemeyi bitirip ilk adımlarını sınıftan içeriye atacaklar.

Bazı tartışmalarda, Alman eğitim sisteminin de böyle olduğu söyleniyor. Ancak, orada toplumun ne kadar farklı, demokrasinin ne kadar gelişmiş olduğunu unutuyorlar. Örneğin Türkiye’de, ileri demokrasiden söz ediliyorsa Almanya’dakine ne diyeceğiz? Mega, süper demokrasi mi? Onlar sadece demokrasi diyorlar. Almanya’nın en ücra köşesinde bile kızların okula gönderilmemesi gibi bir düşünce insanların aklının ucundan geçmez.

Türkiye’de, sık sık gündeme gelen çocuk gelinleri unutmayalım. Bunları yapanların demokrasi kavramından haberlerinin bile olmadığı açık. Bu karanlık sistemde ampuller patlıyor. Meşale mi yaksak ne?

Her iki uçuk kaçık fikrin duyulmasından sonra eğitimcilerin, öğretmenlerin, doktorların, ebeveynlerin, kadınların, erkeklerin, gençlerin, hatta çocukların ayağa kalkıp günlerce tozu dumana katmaları g e r e k i yo r.

Nedense aklıma, cezalı maçları dolduran kadınlar geliyor. Kalkıp taa nerelerden maça gelen, sesleri kısılana kadar bağıran, gözyaşlarını tutamayan kadınlara bir hatırlatmam olacak. Bu fikirlerden sizler de, çocuklarınız da etkilenecek. Yani bol bol gol yiyeceksiniz. Savunmayı bırakın da hücuma geçin. Belki gol atarsınız…


Zuhal ÖZÜGÜL



2809











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)