Luciana. "Thank you very much Luciano and Marisa"
Yolculuğum sırasında kimi zaman o bölgede yaşayan insanlarla ilişki kurmak gittiğim yerlere bir başka gözle bakmama neden oldu. Bu durum beni turist olma duygusundan kurtardı. Yolculuğumun keyifli yanlarından biri olduğunu kolaylıkla söyleyebilirim.
Marisa'nın doğum günü partisinden.. Geleneksel "asado" partisi.. Ev sahibi küçük bir domuzcuğu kesmeye çalışırken..
Salta'da belki bütün Arjantin'de büyük bir Arap topluluğu olduğu söylendi. 1920'li yıllarda buraya Türk pasaportu ile geldikleri için "Turco" diye adlandırılıyorlar.
Bir çok Arap lokantası var. Buralıların da gözde lokantalarından. Marisa'nın doğum günü nedeni ile bir arkadaşlarının evindeki toplantıya katıldım. Orada kökenleri Lübnan ve Suriye'den olan insanlarla karşılaştım. Kendilerini Arjantinli olarak kabul ediyorlar. Ancak ilginç bir bilgi verdiler bana. Arjantin'de yaşayan Müslüman ve Hıristiyan Arapların büyük kısmı evlenmek için memleketlerine gidiyorlarmış. Evlendikten sonra geri dönüyorlarmış. Birkaç kuşaktır bu topraklarda yaşamalarına rağmen evlenecekleri kadını orijinleri olan ülkeden seçmeyi tercih ediyorlarmış. Bu da bir durum tespiti olsun..
Salta, ben de oldukça iyi bir şehir izlenimi bırakmasına rağmen kentte yaşayanlar buranın, Arjantin’in fakir şehirlerinden biri olduğunu söylediler.
Bu yolculuğum sırasında hemen hemen tüm ziyaret ettiğim yerlerde küçük şehirler dahil olmak üzere bir meydan geleneği var. Bu meydanda da büyük bir kilise ya da birden fazla kilise bulunmakta.. Bu bir Latin Amerika klasiği. Sanırım bu gelenek İspanyol'lardan kalma..
Bir meydan ama burada bir kilise yoktu. Aslında bir parktı. Ortasında büyük bir heykel vardı. Salta'nın önemli bir kahramanıymış. Ben arkadan çekmeyi seçtim. Bir farklılığı yoktu, yani bütün kahraman heykelleri gibi :)) Salta oldukça yeşil. Sanırım bunu iklimine borçlu. Burada da iki mevsim var. Kuru ve yağışlı mevsim. Hava her daim çok güneşli. Çok güzel ağaçlar var. Eminim yağışlı mevsimde her yer rengarenk çiçek oluyordur. Bence bu park bu heykel nedeni ile değil ama ağaçlarıyla oldukça güzeldi.
San Martin Parkı...
San Bernardo Tepesi’nde bendeniz...
Tüm ziyaret ettiğim şehirlerde iyi bir şehir planı vardı. Şehirler kare şeklinde adalar üzerine yerleştirilmiş. Bu da şehri çok kısa sürede gezme kolaylığı veriyor ve kaybolmayı engelliyor. Ben İstanbul’da gezerken daha çok kaybolduğumu söyleyebilirim! :)
Salta’da bu düzgün şehirleşmeden nasibini almış kolonyal bir şehir… Çok sayıda kolonyal bina var. Eski yeni biraz birbirine karışmış ama rahatsız edici değil.
Yine San Bernardo Tepesi..
Salta’dan birçok outdoor aktivitesine de katılmak mümkün. Ama ben biraz şehir özlediğim için Salta’da güzel kafelerde oturarak vakit geçirmek hoşuma gitti. Buradan yapılabilecek aktivitelerden biri de “death tren” (train to clouds) diye adlandırılan trene binmek... Yaklaşık 300 kilometrelik bir rotası var. Ama oldukça pahalı olduğunu söyleyebilirim. Hem enerjim hem de paramın giderek azalması nedeni ile bu fırsatı değerlendiremedim.
Salta’da yaklaşık dört gün kaldım. Güzel anılarla buradan ayrılıyorum. Bu gece Cordoba’ya gidiyorum.
Ağustos 2009