--------------
Ölüm!
Güzel ölüm!
Sıcak ölüm!
Hep kendine aldın benden. Dallarımı budadığını mı düşünürsün sen? Gövdeme vurduğun balta darbeleri ruhumda kan kuyuları açtı. İçi irin dolu...
Son banyo zamanı. Kızkardeşim Yaprak'la giriyoruz yanına. Teneşir buz gibi belli. Kullanılmamış beyaz sabun kalıbı yıkayıcının elinde süngerle köpürüyor. Önce başından ve sağ tarafından başlanıyor. Ustalaşmış, biraz da duyarsızlaşmışlar. Bir çırpıda sola çeviriyorlar. İncinmesinden, canının yanmasından korkuyorum.
"Helâlleşin!" diyor biri elime bir tas su vererek.
Gözleri açık teyzemin. Bütün anneler gibi bir beklediği var belli. Boğazıma oturuyor geçmişim. Pamuk gibi bembeyaz saçları. Çenesi yukarıya doğru. Bildiğim tüm dualar bir çırpıda dökülüyor dudaklarımdan.
"Orada buluşmak üzere". Vedalaşıyorum. Yaprak ağlıyor. İlk kez ölümü bu kadar yakından görüyor gibi...
Yadsımayı çocuklar daha çok yaşar. Torunum Ömer annesine soruyor;
"Koca Nine ne zaman dönecek?"
"Ama oğlum Koca Nine öldü ya? Ölüler gelmez ki!"
"Hayır işte! Ölmedi. Biz ona çok dua ettik dedemle. O iyileşip geri dönecek."
Yanıt yok!
Dokuz gün sonra ölüm kağıdını teslim etmek, kalan eşyalarını toparlamak için huzurevi merdivenlerinden odasına giriyorum.
Boş yatak!
Bitti.
Gitti.
Geride bana kendi doğru bildikleriyle öğrettikleri, anlattıkları, yaşattıkları, yaşadıklarımız kaldı.
Boş yatak!
Dolu mezar...
İsyanım yok Yüce'ye. Sorgulamam olamaz!
Köprüm yıkıldı.
Yatak boş,
Mezar dolu...
Haydi bir kez daha okşa saçlarımdan, öpmeye çalış beni. Seni seviyorum Saniye Sultan...
tülin dursun 21/07/2010 kemerburgaz
|